Kelimeleri tüketiyoruz ama kelimeler bitmiyor geçen ömrümüz gibi. Biz zamanla bitiyoruz ama kelimelerimiz bitmiyor. Sana olan düşkünlüğüm, sevdam, ne kadar bitmiş gibi gözükse de içimde bir yerlerdesin hala. Zamansız geliyorsun aklıma, yaşlarımı tutuyorum güç bela. Gurur değil sebebi, değecek biriydin ve biliyorum ki değenler asla ağlatmaz. Ruhumun derinliklerinde açtığın yaralar senden birer hatıra. Saklıyorum, sımsıkı sarılıyorum onlara. Kelimeler hala arkadaşım ve tüm şairler yine benim için çalışıyor. Yazılan bütün şiirler sana. Ve sen bu kadar uzaklaştıkça bir o kadar yaklaşıyorsun bana.
Kelimelerim çağıracak seni eşref saatinde. Beni anacaksın küfürler ederek. Hani yanımda olacaktın diyeceksin, içimde ki seni bilmeyerek. Hep yanındayım aslında. Ama anlaşmamızda olmayan bir şeyler var bu işte. Sen söz vermediğin halde yanımdasın her daim. Yalnız kelimelerinden, sesinden yoksun. Bakışlarını alıp götürmüşüm. O kadar olumsuzluklardan bahsederken dudakların, yaşama sevinciyle dolu gözlerin. Karmaşa kelimesinin tam karşılığıydın aslında. Eksik kalan tarafım, başarısızlığımı bozacak olan tek anahtarım, ömrümün vazgeçilmez törpüsü ve şair ruhlu kadın”ım”. Tırnak içine aldığım çok basit gibi gözüken o sahiplenme ekini asla kullanamayacak olmam zehirliyor beni. İmkansızım diyorum seni her andığımda ve imkansızım olup düşüyorsun yüreğime. Göğsümdeki tüyler, göğsüm ateşler içinde düşüncelerime karıştığında. Burnumun direği sızlıyor, gözyaşlarımı tutuyorum ve hayır ağlamayacağım diyorum hırslanarak. Onca yıl geçti üstünden ama ilk tazeliğinde bıraktığın acı, her aklıma geldiğinde. Benim de bildiğim bu imkansız olan şey ney hala düşünüyorum. Eğitim seviyemiz mi, senin okumuş olman benim okumamış olmam mı? söylesene bana. Onca okumuş insan sevgiye, aşka bu kadar cahilken beni bütün bu anlamsız şeylerden mi istemedin. Anlamıyorum ve gerçekten bilmiyorum ikimize ait olacak bir ilişkinin imkansızlığını. Bence kaçamak, ustaca söylenmiş bir yalandan ibaretti attığın mesaj. Sen beni istemediğini söylemedin bütün yürekliliğinle… Kaybettiğin gün oydu belki de beni. Bir yalan cümlenin esaretine koyup, kaçman öylece. Masum bir çocuktu sana olan aşkım, yalandan yoksun.
Riyakar olmayan bir aşka uzattığın dili şekersiz bir çaydan daha fazla yakar kader denilen anlaşılmaz olgu. O olguyu anlama telaşında yanan diline ağlarsın. Her aşk deyişinde ağız dolusu küfürler eder sevdiğin o ılık rüzgarlar sana. Anlamazsın bunca dediğimi bilirim, anlamak için bir şairin kelimelerine sahip olmalısın. Kelimeleri esir almaya çalışan değil kelimelere esir kalan biri, budur şair. Senin hep olduğunu sandığın ama asla sahip olamadığın… Sen kelimeleri katlederken ben onların tam anlamlarını karşılıyordum soğuk gecelerde. Özlem, yalnızlık, imkansızlık, yangın, dinmek bilmeyen bir acı ve bir sürü kelime. Esir düştüm sayende kelimelere. Şairliğim senden ve ondandır kelimelerden kaçışım. Ve yarım kalan yazılarım, eksik kalmamdan. Diğer yarım yani sen.
Canan”ım” o kadar büyük ki seni bırakıp gittiğim karanlıklar, ne biri sana dokunabilir nede varlığını sezebilir. İçimde, karanlıklar içinde kimsenin bilmediği ve asla bilemeyeceği bir yerde öylece gecelerimi bekliyorsun. Ve beklediğin o an geliyor, ben nefes aldıkça. Kapıyorum gözlerimi silüetin düşüyor gecelerime. Muhabbet edip eski günlerden konuşuyoruz. Sen yine beni bende seni kötülüyorum. Yanaklarımdan aşağı dudaklarıma değiyor tuzlu bir damla. Kuçaklayıp yatıyorum silüetini. Ve yine yarım kalıyorum…