Magmanın Merkezine Yolculuk


Tuhaftır hayat, planlar yaparsınız fakat hayat istemezse hiç bir anlamı kalmaz bütün bunların. En basitinden gitmek istersiniz olmadık bir sürü şey olur ya da onca zaman beklediğinizi siz giderken gerçekleştirir. İki arada bir derede kalırsınız. Gitmek ve kalmak bir eylem olmaktan çıkar, kafanızı dumanlayan bir düşünce olur. Artık büyüdüm daha sağlam basıyor ayaklarım derken işin aslının öyle olmadığını anlarsınız. Aslolan hayat karşısında yürümeye yeni başlamış birer bebek olduğumuz, her an düşmeye hazır. Allah’a emanet bebek adımlarımızla koşarken sağa sola yalpalar kendimizden bihaber güler, eğlenir, coşar ve durmaksızın koşarız. İlk düşüşümüzü yaşadığımızda kimimiz oturur ağlar kimimiz kan revan dizlerine aldırmaksızın koşmaya devam eder.  İşte hayatın bu ilk virajında kimimiz geride kalır kimimiz ileride…

 

Hayat gelgitler içine sokar insanı. Dalgalı bir deniz misali sizin rahat yüzmenize olanak vermez. Mücadele edersiniz, emek verirsiniz ve sizi içine çekmesini olabildiğince engellersiniz. Kıyıya yakın kalmak için verdiğimiz bu savaşta kimimiz galip çıkar kimimiz mağlup ve bundandır hayatın bize verdiği ağırlık. Kolay değildir yaşamak. Onu kolaymış gibi gösterenler vardır sadece, yorgunluğunu insanlardan saklayan. Güçlü olmak kelimesinin karşılığını verme mücadelesine girerken hayatın onca güzelliğini bilmeden biçare yaşarlar. Biçare yaşayan bu insanların içi boş kof gövdelerinden etkilenenler vardır, onlar gibi olmak için onca güzelliği teperler. Kimileri de bu güzelliği yaşarken aslında var olmayan bir güzelliğin peşine düşerler. Bu güzelliğin peşine düştükleri o andan itibaren biçare insanlar topluluğunun birer ferdi olup çıkarlar…

 

( Devamı haftaya 😛 😀 )